2.09.2014

Son Şeyler Ülkesinde


Fotoğraf, Japon yetim bir çocuğa ait, sırtına kardeşinin ölüsünü sırtlanmış, hazır olda yakılmasını bekliyor. Yıl 1945, Nagasaki'de insanlar fırtına durulunca topraktan çıkan solucanlar kadar şaşkın, sanki bir tek çocuklar dik, parçalanmamış (kaldıysa eğer). İnsanlık adına doluyuz acıyla, utançla, aşağılanmayla, belki de sadece şu fotoğrafa bakarak! Konuşmadan, vedalaşmadan, bir kez olsun göz göze gelmeden dağılıyoruz kendi içimizde, çünkü kimse dayanamıyor kendi gözlerini görmeye; sonlanmayan, sonlanmayacak uçurumunu bir diğerinin gözlerinde izlemeye..

"Çevrede görülen her şey insanı yaralayabiliyor, insanı küçültebiliyor. Bir şeyi görmekle, yalnızca görmekle bir parçanı kaybediyorsun sanki. Çoğu kez, bakmanın tehlikeli olabileceğinni seziyor, gözlerini kaçırmak, hatta sımsıkı yummak eğilimini gösteriyorsun. O yüzden de şaşkınlığa kapılmak, baktığın şeyi gerçekten görüp görmediğini kestirememek ya da gördüğünü başka bir şeyle karıştırmak, ya da daha önce gördüğün -hatta düşlediğin- bir şeyi anımsadığını sanarak bocalamak çok kolay. Bu işin ne kadar karmaşık olduğunu anlayabilir misin? Herhangi bir şeye bakıp, 'Ben şuna bakıyorum' demek yetmez. Gözünün önünde duran şey bir kalem ya da bir parça ekmek kabuğuysa bu olabilir belki. Ama ölü bir çocuğa, başı ezilmiş ve kana bulanmış olan, sokakta çırılçıplak yatan küçük bir kıza baktığını fark edince ne yapacaksın? O zaman ne diyeceksin? Hiç kem küm etmeden, dümdüz bir sesle, 'Ölü bir çocuğa bakıyorum' diyebilmek kolay değil. Beyin sözcükleri biçimlendirmemekte diretiyor. Yapamıyorsun nedense. Çünkü gözünün önündeki şey kolayca içinden sıyrılabileceğin, kendinden ayrı tutabileceğin bir şey değil. Yaralanmak dediğim zaman bunu anlatmak istemiştim. Bakıp geçemiyorsun, çünkü gördüklerin -nedense- senin bir parçan, içinde gelişen öykünün bir bölümü oluyor. Hiçbir şeyden etkilenmeyecek kadar katılaşmak iyi olurdu herhalde. Ancak o zaman da insanlardan büsbütün kopar ve öyle bir yalnızlığa kapılırsın ki hayat katlanılmaz duruma gelir. Bunu yapmayı başaranlar kendilerini birer canavar haline sokacak gücü kendinde bulanlar da var. Ama sayılarının ne kadar az olduğunu bilsen şaşarsın. Ya da şöyle diyeyim: Hepimiz canavarlaştık, ama yüreğinde bir zamanlar yaşadığı hayatın bir kırıntısını taşımayanımız yok gibi."

Paul Auster, Son Şeyler Ülkesinde

Sarah Blasko - We Won't Run

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...