9.06.2014

Mars Günlükleri


Öyleydi ya! Her insan gerçeklerle yüzleşmeliymiş. İçinde bulunduğu zaman ve mekanla yüz yüze gelmeliymiş! Böyle olmayan her şey atılmalıymış. Bütün o güzel edebi yalanlar ve uçuşan hayaller havada vurulup yere indirilmeliymiş. Böylece, otuz yıl önce, 1975’in bir pazar sabahı hepsini, Noel Baba’yı, Başsız Binici’yi, Pamuk Prenses’i, Rumpelstiltskin’i, Ana Kaz’ı bir kütüphane duvarına yasladılar -ah, feryatları gitmiyor kulağımdan- ve onları kurşuna dizdiler. 

Kağıttan şatoları, peri masallarının kurbağalarını, yaşlı krallarını ve ‘sonsuza dek mutlu yaşayan insanları’ yaktılar (çünkü kimsenin sonsuza dek mutlu yaşayamayacağı bir gerçekti elbette!), ‘evvel zaman içinde’ler, ‘asla!’ oldu. Hayalet Çekçek’in küllerini, Oz Diyarı’nın molozlarıyla birlikte savurdular, İyi Glinda ve Omza’nın etini kemiğinden ayırdılar ve çok renkliliği bir tayfölçerde ayrıştırdılar, Biyologların ziyafeti’nde krema eşliğinde Balkabağı Jack’in servisini yaptılar! Fasulye Sırığı, dikenli bir bürokrasi böğürtlen çalısı tarafından kurutuldu. Uyuyan Güzel, bilim adamının bir öpücüğüyle uyandı ve onun şırıngasının ölümcül batışıyla göçüp gitti. Alice’e bir şişeden öyle bir meret içirdiler ki, ‘tuhaf ve daha tuhaf’ diye bağıramayacağı kadar ufaldı ve ayna’ya balyozu indiriverip, onu, Kırmızı Kral’ı ve İstiridye’yi binbir parçaya ayırdılar!

"Ray Bradbury, Mars Günlükleri"


 
Massive Attack - Angel

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...