22.11.2013

Boy Meets Girl


"Şimdilik aşk acısı çekiyorum ve bu acıdan mahrum kalmak istemiyorum."

En sevdiğin filmler nedir sorusuna, ilk on'umda yer alan Leos Carax'ın henüz 24 yaşında çektiği "Boy Meets Girl" filmi önden koşar yanıtımda..

Aşk ile yaralanmak, gece yarısı karanlığında amacı belirsiz yürüyüşleri aklıma getirir oldum olası. Sığınmak için gecenin karanlığını seçeriz. O karanlık sırlarımıza gebedir; ama doğum yapmak için bir sonraki sırrın görünmesini bekler. Sırlarımızı açacak bir tek o vardır ve sığınarak, sırlarınızla birlikte kaybolmak istersiniz gece karanlığında. Boy Meets Girl filmindeki Paris geceleri, işte tam da bu ruh durumuyla paralellik oluşturuyor. Kaybolmuşluk ama çölün ortasında bir damla suya hasret insan gibi, bu kaybolmuşluğun keşfedilmesini bekleyen bir ruh hali bu..


Kaybetmiş olmak, kaybolmuş olmak anlamına geliyor çoğu zaman. Ve her kayboluş bir yeniden bulunuşa gebe.. Alex'in gece yarısı amaçsızca karanlık Paris Sokaklarında dolaşmasının sebebi, kaybolmuşluğuna bir ortak bulabilmek. Kendisi gibi kaybolmuş birisiyle beraberce kaybolmak! Mireille. Bir başka kaybolmuş..

Alex, kendisine, al aşkını ver beni denilerek terk edilmiş birisidir aslında. Geri aldığı aşkını, gerçek sahibine verebilmenin susuzluğu ile kaybolmuştur gecenin karanlığında. Mireille de öyle.. Aşk denen nesne, gerçek yerini buluncaya kadar mecazi nesnelerde dolaşır durur ya, Alex'in de Mireille'nin de bekledikleri, aşklarını verebilecekleri gerçekliği bulmak olsa gerek..


Wong Kar Wai'nin "In the Mood for Love" filmindekine benzer bir kavuşamama durumu var Carax'ın filminde. Yan yana gelmek yıldızların altında olmak kadar huzurludur, iki sohbet etmek hayatta en istenen şeydir ama ötesine geçebilmek adeta yasaklanmış gibidir. Bir büyü vardır, tam o sınır bölgesinde duran ve öteye geçilince yerle bir olacakmış gibi olan.. Alex ve Mireille'nin en yaralı oldukları andaki o "ilk buluşmaları" o yüzden çok değerlidir. Alex böyle yan yana gelip Mireille ile konuşmayı hayal bile edemiyordur ama itici bir güç ile gece boyunca yan yana sessizliklerini paylaşacaklardır bir mutfakta..

Alex'in Mireille'ye, Mireille'nin Alex'e anlattıkları yaşadıkları değil, yaşamayı düşledikleridir belki de. Aldatılmışlıkları, kaybolmuşlukları ve bir yerlerde birisi tarafından bulunmayı çölde susuz kalmış bir insan kadar istemeleridir onları birbirlerine hiç olmadık zamanda bu derece yakınlaştıran. İkisi de yollarda yalnız dolaşmayı seviyorlardır ve yine aynı yolda yalnız dolaşacaklardır, yan yana ama yapayalnız. Aşkın peşinde aradıkları kendileridir aslında. Kaybolan insanın ilacıdır aşk. Aşk, kaybettiklerine ulaşması için bir binektir insan için. Alex ve Mireille, birbirlerinde kendilerini, kendilerinde de derin izlerini aramaktadırlar.

Boy Meets Girl, ne kadar analiz edilmeye çalışılsa, görüntü ile yazılan bir şiir olduğundan, içsel ruh halini parçalayabilir. Ondandır ki fazla söz kalabalığı yapmamak lazım gelir bu film adına, ki herkesin ağzında pelesenk olmaması dileğimdir..

İyi seyirler..



Boy Meets Girl

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...